İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yazı etiketleri “eğitim”

Yeni teknolojiler bağlamında eğitim ve eşitsizlik

Özet: Eğitim-öğretim süreçleri, insanlığın maddi olarak gelişmesiyle doğrudan ilişkilidir. Tarım toplumundaki eğitim-öğretim süreçleri ile sanayi toplumunda olan eğitim-öğretim süreçleri aynı olmadığı gibi sanayileşme sürecindeki eğitim-öğretim süreçleri teknolojikleşme sürecindeki süreçle de aynı değildir. Teknolojik aletlerin (akıllı tahta, online ders platformları, internette canlı dersler vs.) eğitimde kullanılması, eğitim-öğretimin farklılaşmasını ve eşitsizliğin doğmasını sağlamıştır. Söz konusu bu duruma ilaveten, adeta maddenin düşünümü olan algoritmaya dayalı YZ’lı (Yapay Zekalı) uygulamaların, insan zihni ile YZ’nın birleşimi olan teknolojik tekilliğin, insan zekasının daha da geliştirmeye yönelik CRISPR teknolojisi ve psiko-farmakolojik tedavi yöntemlerinin eğitim-öğretimin yapısını oldukça çok değiştirecektir. Hem yeni teknolojik aletlerin hem de zihni arttırıcı uygulamalar imkanına sahip olanlarla olmayanların arasında olan eğitimde eşitsizliğin artması ciddi sorunları oluşturacak görünüyor. Hem bu eşitsizliklerin neleri doğurabileceği hem de nasıl giderileceği konusu üzerinde düşünmek gerekir. Bu makalede; bilginin veya bilimin sermaye ile olan ilişkisi, eğitim-öğretimi etkileyecek olan yeni teknolojileri ve bu yeni teknolojilerin ne gibi eşitsizlikler doğurabileceği konu edinilecektir

Pedagojik bir araştırma olgusu olarak çocukluk

Çocukluk, insanın biyolojik bir evresini ifade etse de çocukluğun biyolojik sınırları için ortak bir görüş bulunmamaktadır. Çocukluğun biyolojik sınırı için evrensel olarak kabul edilen en net yaş aralığı, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin birinci maddesinde 18 yaşına kadar her insanın çocuk sayıldığı şeklinde ifade edilmiştir.  Çocukluğun belirli yaş aralıkları ve biyolojik bir evre olarak ele alınması onun yalnızca gelişimsel boyutunu içermektedir. Oysaki çocukluğun toplumsal boyutu da bulunmaktadır. Çocukluk Çalışmaları, çocukluğu disiplinler arası bir perspektifle ele almakta; çocukluk deneyimlerini tarihsel ve çağdaş boyutlarıyla anlamaya çalışmaktadır. Çocukluk kavramının, modern bir tartışma konusu olarak ortaya çıktığı tarihsel süreç ile çocuğun eğitiminin tartışma konusu olmaya başladığı tarihsel süreç arasında bir uyumluluğun söz konusu olduğu görülmektedir. Bu çalışmada, bir disiplin olarak çocukluk çalışmalarının yaklaşık 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan serüveni ele alınmış ve çocukluk çalışmaları pedagojik olgular çerçevesinde değerlendirilmiştir.

Hindistan eğitim sistemi

Dünya’daki en büyük ülkelerden biri olan Hindistan’ın eğitim sisteminin temel politikalarından biri herkese eşit eğitim imkânı ve azınlıkların kendi kültürlerine göre bir eğitimden yararlanma hakkı sunmaktır. Hindistan’ın geniş coğrafyası eğitim yönetimi yarı-federal bir yapılanma yönünde etkilemiştir. Okul eğitimi ilk sekiz yılı zorunlu olmak üzere 5+3+2+2 şeklinde yapılandırılmıştır.  İlköğretimde okullaşma oranı %90’ın altındadır, bu oran ortaöğretim kademesinde %66’dır. Hindistan en büyük yükseköğretim hacmine sahip ülkelerden biridir ve büyük oranda devlet tarafından finanse edilen kurumlarda sunulmaktadır. Hindistan’da eğitim programları çekirdek bir program üzerine farklı bölgelerdeki ihtiyaçlara göre derslerin belirlenip eklendiği esnek bir programdır. Gerek öğretmen gerekse yönetici atama biçimleri ve hakları eyaletler ve bölgelere göre değişmektedir. Eğitim okul düzeyinde ve ulusal düzeyde çok çeşitli sınavlarla değerlendirilmektedir. Eğitimin finansmanı merkez hükümet ve eyalet hükümetlerinin katılımıyla sağlanmaktayken, eğitim düzeyine göre harcama oranları değişmektedir. Gelişmişlik düzeyi olarak sıralamaların altında olsa da özellikle yükseköğretim kapasitesiyle eğitim Hindistan için büyük bir güçtür.

Hakem Olmak İstiyorum

ALANYAZIN, disiplinler arası bir yaklaşımla felsefe, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, biyoloji, siyaset bilimi, ekonomi, işletme, bilişim teknolojileri, istatistik, mimarlık gibi farklı…